Bildiriler

Sosyo-Teolojik Açıdan Büyük Günah Tartışmaları ve Güncel Değeri Sosyo-Teolojik Açıdan Büyük Günah Tartışmaları ve Güncel Değeri

Harun Harun Kırıkkale Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Müəllif

Xülasə

İnsan, çevresiyle sürekli bir etkileşim halindedir. Birey ve toplum, vâris olunan kültürün ve içinde bulunulan sosyal yapının etkisiyle zorunlu olarak değişmektedir. Tarihsel olay ve olguların psikolojik olarak bireysel davranışların sosyolojik olarak toplumsal kabullerin şekillenmesinde önemli ölçüde katkısı vardır. Bu bağlamda tarihsel süreç içerisinde devrin kültürel şartlarına göre şekillenmiş ve çoğu zaman ayrımcılığın bir nedeni olarak görülmüş olan kelâmî yaklaşımların hangi şartlarda oluşup geliştiğinin ortaya konulması, Müslüman toplumların birlikte yaşama tecrübesi açısından oldukça önemlidir.
Müslüman düşüncesinde birbirini tekfir etme derecesinde ayrışmaya neden olan ilk ve en önemli teolojik sorun, büyük günah meselesidir. Her ne kadar konunun kökeninde tarihsel bazı sosyo-politik olayların teo-politik referanslarla dinsel alana taşınmış olduğu günümüzde açıkça bilinmesine rağmen, maalesef halen aynı gerekçelerle büyük günah meselesi, Müslümanların gündeminde varlığını sürdürmeye devam etmektedir. Bu yönüyle meselenin her döneme göre yeniden ele alınması ve Müslüman zihinlere sağlıklı bir şekilde aktarılması gerekmektedir.
Tarihsel ve güncel açıdan Müslüman düşüncesinde büyük günahın nitelik, imkân, konu ve kapsam olarak ne olduğu konusunda farklı görüşler bulunmaktadır. En genel şekliyle hakkında tehdit edici bir dinî emir ve karşılığında bir ceza olan her suçun büyük günah, affedilmesi mümkün görünen ve hakkında bir uyarı ve cezadan bahsedilmeyen her günah küçük günah olarak değerlendirilebilir. Büyük günah konusunda en katı tutuma sahip Hariciler, günahından tövbe etmeyeni kâfir sayarlar ve böylesi kimselerin ebedi ateşte olduğunu savunurlar. Mürcie, “Küfür ve şirk halinde sevabın faydası olmadığı gibi imanın varlığı halinde de günahın zararı olmaz” dedikleri için ameli imanın bir parçası saymazlar. Diğer bir deyişle günahkâr da olsa bir kişinin mümin olacağını savunurlar. Mu’tezile, aşırı iki ucu temsil eden Hariciler ve Mürcie arasında bir yol bulmaya çalışır. Onlara göre büyük günah işleyen kimse, dünyadayken ne mümindir ne de kafir; o fâsıktır, demişlerdir.
Tebliğde büyük günah meselesinin tarihsel olaylar neticesinde nasıl toplumsal bir ayrışmanın zeminin olarak kullanıldığı delilleriyle ortaya konulmaya çalışılacaktır. Müslüman tarihinde yaşanmış olan acı olayların yeniden gündeme getirilmesinin amacı, hangi tarafın halkı olduğunun ortaya konulması değil, ilgili tartışmalardan ders çıkararak konunun günümüz açısından ne anlam ifade ettiğini sağlıklı bir şekilde ortaya koymaya çalışmaktır.
İnsan, çevresiyle sürekli bir etkileşim halindedir. Birey ve toplum, vâris olunan kültürün ve içinde bulunulan sosyal yapının etkisiyle zorunlu olarak değişmektedir. Tarihsel olay ve olguların psikolojik olarak bireysel davranışların sosyolojik olarak toplumsal kabullerin şekillenmesinde önemli ölçüde katkısı vardır. Bu bağlamda tarihsel süreç içerisinde devrin kültürel şartlarına göre şekillenmiş ve çoğu zaman ayrımcılığın bir nedeni olarak görülmüş olan kelâmî yaklaşımların hangi şartlarda oluşup geliştiğinin ortaya konulması, Müslüman toplumların birlikte yaşama tecrübesi açısından oldukça önemlidir.
Müslüman düşüncesinde birbirini tekfir etme derecesinde ayrışmaya neden olan ilk ve en önemli teolojik sorun, büyük günah meselesidir. Her ne kadar konunun kökeninde tarihsel bazı sosyo-politik olayların teo-politik referanslarla dinsel alana taşınmış olduğu günümüzde açıkça bilinmesine rağmen, maalesef halen aynı gerekçelerle büyük günah meselesi, Müslümanların gündeminde varlığını sürdürmeye devam etmektedir. Bu yönüyle meselenin her döneme göre yeniden ele alınması ve Müslüman zihinlere sağlıklı bir şekilde aktarılması gerekmektedir.
Tarihsel ve güncel açıdan Müslüman düşüncesinde büyük günahın nitelik, imkân, konu ve kapsam olarak ne olduğu konusunda farklı görüşler bulunmaktadır. En genel şekliyle hakkında tehdit edici bir dinî emir ve karşılığında bir ceza olan her suçun büyük günah, affedilmesi mümkün görünen ve hakkında bir uyarı ve cezadan bahsedilmeyen her günah küçük günah olarak değerlendirilebilir. Büyük günah konusunda en katı tutuma sahip Hariciler, günahından tövbe etmeyeni kâfir sayarlar ve böylesi kimselerin ebedi ateşte olduğunu savunurlar. Mürcie, “Küfür ve şirk halinde sevabın faydası olmadığı gibi imanın varlığı halinde de günahın zararı olmaz” dedikleri için ameli imanın bir parçası saymazlar. Diğer bir deyişle günahkâr da olsa bir kişinin mümin olacağını savunurlar. Mu’tezile, aşırı iki ucu temsil eden Hariciler ve Mürcie arasında bir yol bulmaya çalışır. Onlara göre büyük günah işleyen kimse, dünyadayken ne mümindir ne de kafir; o fâsıktır, demişlerdir.
Tebliğde büyük günah meselesinin tarihsel olaylar neticesinde nasıl toplumsal bir ayrışmanın zeminin olarak kullanıldığı delilleriyle ortaya konulmaya çalışılacaktır. Müslüman tarihinde yaşanmış olan acı olayların yeniden gündeme getirilmesinin amacı, hangi tarafın halkı olduğunun ortaya konulması değil, ilgili tartışmalardan ders çıkararak konunun günümüz açısından ne anlam ifade ettiğini sağlıklı bir şekilde ortaya koymaya çalışmaktır.