Birlikte Yaşamanın Dini ve Ahlaki Esasları Birlikte Yaşamanın Dini ve Ahlaki Esasları
Аннотация
Günümüzün en önemli sorunlarından birisi hiç şüphesiz farklı dini, kültürel ve etnik kökene mensup insanların birlikte ve barış içinde yaşamalarıdır. İnsanlar çağın getirdiği şartların bir gereği olarak, farklı şehir ve coğrafyalarda yaşamak zorunda kalmaktadırlar. İnsanlar yaşadıkları yeni şehir veya ülkelerde kamu binalarını, alışveriş merkezlerini, işyerlerini, fabrika ve sosyal tesisleri birlikte kullanmaktadırlar. Bunun yanı sıra bilgi çağının bir özelliği olarak, farklı inanç ve kültürel değerler sanal âlemde yer almakta, insanlar farklı inançları tanıma imkânına sahip olmaktadırlar. Bütün bu modern olgular, birlikte yaşama ihtiyacını daha yoğun bir şekilde hissettirmektedir. Birlikte yaşama tecrübesi aslında yeni bir olgu değildir. Tarihte yaşamış bütün milletlerin az veya çok tecrübe ettiği bir durumdur. Ne var ki çağımıza hâkim olan dünya görüşü, her türlü farklılığı çatışma aracı olarak kullanmakta ve buradan çeşitli menfaatleri elde etmeyi amaçlamaktadır. Maalesef yüzyıllarca birlikte yaşamış etnik ve dini guruplar, birbiriyle çatışmaktadır.
İslam dini insana iki dünya mutluluğunu vadeden bir dindir. İslam âlimlerince canın, malın, aklın, dinin ve malın korunması, dinin temel hedefleri (makâsıd-ı şer’iyye) olarak belirlenmiştir.
İslam dini bu temel hedeflere bir saldırı olmadığı müddetçe insanlar arasında barış ve adaletin hüküm sürmesini istemiştir. Bunun yanında Kur’an-ı Kerim insanların tek bir atadan türediklerine dikkat çekmiş, etnik farklılıkların bir üstünlük sebebi olmayacağını açıklamış ve üstünlüğün ancak takvada olduğunu beyan etmiştir. Kur’an, insanların renklerinin ve dillerinin farklı olmasını, Allah’ın varlığının delillerinden saymıştır. Aynı şekilde Kur’an dinde zorlama olmadığını beyan etmiş, insanlara din ve inanç özgürlüğü tanımıştır. Hz. Peygamber bilhassa Medine’de her türden inancın bir arada yaşamasının ilk tecrübesini vermiştir. İslam’ın bahsi geçen prensipleri müminlerin hatta bütün insanların bir arada, barış ve huzur içinde birlikte yaşamalarını temin eden çok önemli düsturlardır. Müslümanlar, birlikte yaşama tecrübesini yeniden tesis ederek insanlığa büyük bir iyilikte bulunabilirler.
İslam dini insana iki dünya mutluluğunu vadeden bir dindir. İslam âlimlerince canın, malın, aklın, dinin ve malın korunması, dinin temel hedefleri (makâsıd-ı şer’iyye) olarak belirlenmiştir.
İslam dini bu temel hedeflere bir saldırı olmadığı müddetçe insanlar arasında barış ve adaletin hüküm sürmesini istemiştir. Bunun yanında Kur’an-ı Kerim insanların tek bir atadan türediklerine dikkat çekmiş, etnik farklılıkların bir üstünlük sebebi olmayacağını açıklamış ve üstünlüğün ancak takvada olduğunu beyan etmiştir. Kur’an, insanların renklerinin ve dillerinin farklı olmasını, Allah’ın varlığının delillerinden saymıştır. Aynı şekilde Kur’an dinde zorlama olmadığını beyan etmiş, insanlara din ve inanç özgürlüğü tanımıştır. Hz. Peygamber bilhassa Medine’de her türden inancın bir arada yaşamasının ilk tecrübesini vermiştir. İslam’ın bahsi geçen prensipleri müminlerin hatta bütün insanların bir arada, barış ve huzur içinde birlikte yaşamalarını temin eden çok önemli düsturlardır. Müslümanlar, birlikte yaşama tecrübesini yeniden tesis ederek insanlığa büyük bir iyilikte bulunabilirler.
Günümüzün en önemli sorunlarından birisi hiç şüphesiz farklı dini, kültürel ve etnik kökene mensup insanların birlikte ve barış içinde yaşamalarıdır. İnsanlar çağın getirdiği şartların bir gereği olarak, farklı şehir ve coğrafyalarda yaşamak zorunda kalmaktadırlar. İnsanlar yaşadıkları yeni şehir veya ülkelerde kamu binalarını, alışveriş merkezlerini, işyerlerini, fabrika ve sosyal tesisleri birlikte kullanmaktadırlar. Bunun yanı sıra bilgi çağının bir özelliği olarak, farklı inanç ve kültürel değerler sanal âlemde yer almakta, insanlar farklı inançları tanıma imkânına sahip olmaktadırlar. Bütün bu modern olgular, birlikte yaşama ihtiyacını daha yoğun bir şekilde hissettirmektedir. Birlikte yaşama tecrübesi aslında yeni bir olgu değildir. Tarihte yaşamış bütün milletlerin az veya çok tecrübe ettiği bir durumdur. Ne var ki çağımıza hâkim olan dünya görüşü, her türlü farklılığı çatışma aracı olarak kullanmakta ve buradan çeşitli menfaatleri elde etmeyi amaçlamaktadır. Maalesef yüzyıllarca birlikte yaşamış etnik ve dini guruplar, birbiriyle çatışmaktadır.
İslam dini insana iki dünya mutluluğunu vadeden bir dindir. İslam âlimlerince canın, malın, aklın, dinin ve malın korunması, dinin temel hedefleri (makâsıd-ı şer’iyye) olarak belirlenmiştir.
İslam dini bu temel hedeflere bir saldırı olmadığı müddetçe insanlar arasında barış ve adaletin hüküm sürmesini istemiştir. Bunun yanında Kur’an-ı Kerim insanların tek bir atadan türediklerine dikkat çekmiş, etnik farklılıkların bir üstünlük sebebi olmayacağını açıklamış ve üstünlüğün ancak takvada olduğunu beyan etmiştir. Kur’an, insanların renklerinin ve dillerinin farklı olmasını, Allah’ın varlığının delillerinden saymıştır. Aynı şekilde Kur’an dinde zorlama olmadığını beyan etmiş, insanlara din ve inanç özgürlüğü tanımıştır. Hz. Peygamber bilhassa Medine’de her türden inancın bir arada yaşamasının ilk tecrübesini vermiştir. İslam’ın bahsi geçen prensipleri müminlerin hatta bütün insanların bir arada, barış ve huzur içinde birlikte yaşamalarını temin eden çok önemli düsturlardır. Müslümanlar, birlikte yaşama tecrübesini yeniden tesis ederek insanlığa büyük bir iyilikte bulunabilirler.
İslam dini insana iki dünya mutluluğunu vadeden bir dindir. İslam âlimlerince canın, malın, aklın, dinin ve malın korunması, dinin temel hedefleri (makâsıd-ı şer’iyye) olarak belirlenmiştir.
İslam dini bu temel hedeflere bir saldırı olmadığı müddetçe insanlar arasında barış ve adaletin hüküm sürmesini istemiştir. Bunun yanında Kur’an-ı Kerim insanların tek bir atadan türediklerine dikkat çekmiş, etnik farklılıkların bir üstünlük sebebi olmayacağını açıklamış ve üstünlüğün ancak takvada olduğunu beyan etmiştir. Kur’an, insanların renklerinin ve dillerinin farklı olmasını, Allah’ın varlığının delillerinden saymıştır. Aynı şekilde Kur’an dinde zorlama olmadığını beyan etmiş, insanlara din ve inanç özgürlüğü tanımıştır. Hz. Peygamber bilhassa Medine’de her türden inancın bir arada yaşamasının ilk tecrübesini vermiştir. İslam’ın bahsi geçen prensipleri müminlerin hatta bütün insanların bir arada, barış ve huzur içinde birlikte yaşamalarını temin eden çok önemli düsturlardır. Müslümanlar, birlikte yaşama tecrübesini yeniden tesis ederek insanlığa büyük bir iyilikte bulunabilirler.