Mezhep Taassubunun Ortaçağ İslam Toplumunda Oluşturduğu Olumsuz Etkiler: Büveyhîler Dönemi Irak Örneği Mezhep Taassubunun Ortaçağ İslam Toplumunda Oluşturduğu Olumsuz Etkiler: Büveyhîler Dönemi Irak Örneği
Аннотация
334 (945) tarihinde Deylem asıllı Büveyhîler’in Abbâsî hilafetinin merkezi Bağdat’ı ele geçirmesi ile Zeydî-Şiî Büveyhîler’in siyasi nüfuzu ile Sünnî Abbâsî hilafetinin dini otoritesi bir araya gelmiş, dini-siyasî ve toplumsal hayatta çokkültürlü bir ortam oluşmuştur. Bununla birlikte Büveyhî emîrülümerâları ile Abbâsî halifeleri arasındaki mezhebi ve bazı düşünce farklılıkları siyasî ve dinî hayatı da kendi etkisi altına almıştır. Nitekim Irak Büveyhî emîri Muizzüddevle Bağdat’ta emîrülümerâlık tahtına oturduktan sonra kendisine karşı komplo yaptığı suçlamasıyla Abbâsî halifesi Müstekfî-Billâh’ı tahtan indirerek gözlerine mil çekmiştir. Ayrıca bu olaydan bir müddet sonra Sünnî Abbâsî hilafetini ilga ederek onun yerine Zeydî-Şiî bir hilafet kurmaya teşebbüs etmiş, lakin bu projesini gerçekleştirdiği takdirde hanedanlığın bekasını tehlikeye sokacak olan dinî, siyasî ve tarihsel şartların bir zorlaması sonucunda bu düşüncesinden vazgeçmiş ve Abbâsî hilafet kurumunu yerinde bırakarak halifeyle iş birliği yapma yoluna gitmiştir.
Diğer taraftan Zeydî-Şiî Deylemliler’in Irak’a hakim olması buradaki Şiiler’in ülkenin siyasî, özellikle de dinî ve içtimai hayatında kendilerini özgür bir şekilde ifade edebilmeleri için fırsatlar sunmuştur. Bu durum ise daha kalabalık sayıda Sünni nüfusu bünyesinde barındıran Irak’ta nefret ve şiddet dolu olaylara yol açmıştır. Irak Büveyhî hükümdarı Muizzüddevle’nin teşviki ve himayesi ile Irak Şiîleri’nin yaptıkları Âşûrâ matem merasimi, Gadîr-i Hum bayramı, sebbü’s-sahâbe (sahabeye hakaret) gibi bazı dinî eylem ve faaliyetleri özellikle ilerleyen dönemlerde Sünnî halkın tepkisini çekmiş ve hoşgörü ortamını büyük ölçüde ortadan kaldırmış, iki grup arasında çıkan fitne olayları neredeyse Büveyhîler’in sonuna kadar (945-1055) devam etmiştir. Özellikle Bağdat’ta aşırı Şiilerle Hanbeli mezhebi mutaasıpıarlarının başını çektiği ve toplumdaki cahil kesimlerin ve ayak takımının, bozguncu grupların (ayyârlar, şuttârlar, dâ’irler) de katıldığı bu fitne olaylarında yüzlerle insan öldürülmüş, camiler, evler, dükkânlar, çarşılar, türbeler yağmalanarak ateşe verilmiş, can ve mal güvenliği ortadan kalkmış, ulemadan bazıları mutaasıplar tarafından öldürülürken bazıları da saklanmak zorunda kalmıştır. Mezhepçi ve radikal grupların çıkardıkları bu fitne olayları bölgede asayişi, ülke ekonomisini zedelemekle kalmamış Büveyhîler devletinin iç dinamiklerini zayıflatarak rakipleri karşısında savunmasız duruma düşürmüş ve yaklaşık bir asır sonra hanedanlığında Irak’taki şubesinin çöküşüne yol açmıştır.
Diğer taraftan Zeydî-Şiî Deylemliler’in Irak’a hakim olması buradaki Şiiler’in ülkenin siyasî, özellikle de dinî ve içtimai hayatında kendilerini özgür bir şekilde ifade edebilmeleri için fırsatlar sunmuştur. Bu durum ise daha kalabalık sayıda Sünni nüfusu bünyesinde barındıran Irak’ta nefret ve şiddet dolu olaylara yol açmıştır. Irak Büveyhî hükümdarı Muizzüddevle’nin teşviki ve himayesi ile Irak Şiîleri’nin yaptıkları Âşûrâ matem merasimi, Gadîr-i Hum bayramı, sebbü’s-sahâbe (sahabeye hakaret) gibi bazı dinî eylem ve faaliyetleri özellikle ilerleyen dönemlerde Sünnî halkın tepkisini çekmiş ve hoşgörü ortamını büyük ölçüde ortadan kaldırmış, iki grup arasında çıkan fitne olayları neredeyse Büveyhîler’in sonuna kadar (945-1055) devam etmiştir. Özellikle Bağdat’ta aşırı Şiilerle Hanbeli mezhebi mutaasıpıarlarının başını çektiği ve toplumdaki cahil kesimlerin ve ayak takımının, bozguncu grupların (ayyârlar, şuttârlar, dâ’irler) de katıldığı bu fitne olaylarında yüzlerle insan öldürülmüş, camiler, evler, dükkânlar, çarşılar, türbeler yağmalanarak ateşe verilmiş, can ve mal güvenliği ortadan kalkmış, ulemadan bazıları mutaasıplar tarafından öldürülürken bazıları da saklanmak zorunda kalmıştır. Mezhepçi ve radikal grupların çıkardıkları bu fitne olayları bölgede asayişi, ülke ekonomisini zedelemekle kalmamış Büveyhîler devletinin iç dinamiklerini zayıflatarak rakipleri karşısında savunmasız duruma düşürmüş ve yaklaşık bir asır sonra hanedanlığında Irak’taki şubesinin çöküşüne yol açmıştır.
334 (945) tarihinde Deylem asıllı Büveyhîler’in Abbâsî hilafetinin merkezi Bağdat’ı ele geçirmesi ile Zeydî-Şiî Büveyhîler’in siyasi nüfuzu ile Sünnî Abbâsî hilafetinin dini otoritesi bir araya gelmiş, dini-siyasî ve toplumsal hayatta çokkültürlü bir ortam oluşmuştur. Bununla birlikte Büveyhî emîrülümerâları ile Abbâsî halifeleri arasındaki mezhebi ve bazı düşünce farklılıkları siyasî ve dinî hayatı da kendi etkisi altına almıştır. Nitekim Irak Büveyhî emîri Muizzüddevle Bağdat’ta emîrülümerâlık tahtına oturduktan sonra kendisine karşı komplo yaptığı suçlamasıyla Abbâsî halifesi Müstekfî-Billâh’ı tahtan indirerek gözlerine mil çekmiştir. Ayrıca bu olaydan bir müddet sonra Sünnî Abbâsî hilafetini ilga ederek onun yerine Zeydî-Şiî bir hilafet kurmaya teşebbüs etmiş, lakin bu projesini gerçekleştirdiği takdirde hanedanlığın bekasını tehlikeye sokacak olan dinî, siyasî ve tarihsel şartların bir zorlaması sonucunda bu düşüncesinden vazgeçmiş ve Abbâsî hilafet kurumunu yerinde bırakarak halifeyle iş birliği yapma yoluna gitmiştir.
Diğer taraftan Zeydî-Şiî Deylemliler’in Irak’a hakim olması buradaki Şiiler’in ülkenin siyasî, özellikle de dinî ve içtimai hayatında kendilerini özgür bir şekilde ifade edebilmeleri için fırsatlar sunmuştur. Bu durum ise daha kalabalık sayıda Sünni nüfusu bünyesinde barındıran Irak’ta nefret ve şiddet dolu olaylara yol açmıştır. Irak Büveyhî hükümdarı Muizzüddevle’nin teşviki ve himayesi ile Irak Şiîleri’nin yaptıkları Âşûrâ matem merasimi, Gadîr-i Hum bayramı, sebbü’s-sahâbe (sahabeye hakaret) gibi bazı dinî eylem ve faaliyetleri özellikle ilerleyen dönemlerde Sünnî halkın tepkisini çekmiş ve hoşgörü ortamını büyük ölçüde ortadan kaldırmış, iki grup arasında çıkan fitne olayları neredeyse Büveyhîler’in sonuna kadar (945-1055) devam etmiştir. Özellikle Bağdat’ta aşırı Şiilerle Hanbeli mezhebi mutaasıpıarlarının başını çektiği ve toplumdaki cahil kesimlerin ve ayak takımının, bozguncu grupların (ayyârlar, şuttârlar, dâ’irler) de katıldığı bu fitne olaylarında yüzlerle insan öldürülmüş, camiler, evler, dükkânlar, çarşılar, türbeler yağmalanarak ateşe verilmiş, can ve mal güvenliği ortadan kalkmış, ulemadan bazıları mutaasıplar tarafından öldürülürken bazıları da saklanmak zorunda kalmıştır. Mezhepçi ve radikal grupların çıkardıkları bu fitne olayları bölgede asayişi, ülke ekonomisini zedelemekle kalmamış Büveyhîler devletinin iç dinamiklerini zayıflatarak rakipleri karşısında savunmasız duruma düşürmüş ve yaklaşık bir asır sonra hanedanlığında Irak’taki şubesinin çöküşüne yol açmıştır.
Diğer taraftan Zeydî-Şiî Deylemliler’in Irak’a hakim olması buradaki Şiiler’in ülkenin siyasî, özellikle de dinî ve içtimai hayatında kendilerini özgür bir şekilde ifade edebilmeleri için fırsatlar sunmuştur. Bu durum ise daha kalabalık sayıda Sünni nüfusu bünyesinde barındıran Irak’ta nefret ve şiddet dolu olaylara yol açmıştır. Irak Büveyhî hükümdarı Muizzüddevle’nin teşviki ve himayesi ile Irak Şiîleri’nin yaptıkları Âşûrâ matem merasimi, Gadîr-i Hum bayramı, sebbü’s-sahâbe (sahabeye hakaret) gibi bazı dinî eylem ve faaliyetleri özellikle ilerleyen dönemlerde Sünnî halkın tepkisini çekmiş ve hoşgörü ortamını büyük ölçüde ortadan kaldırmış, iki grup arasında çıkan fitne olayları neredeyse Büveyhîler’in sonuna kadar (945-1055) devam etmiştir. Özellikle Bağdat’ta aşırı Şiilerle Hanbeli mezhebi mutaasıpıarlarının başını çektiği ve toplumdaki cahil kesimlerin ve ayak takımının, bozguncu grupların (ayyârlar, şuttârlar, dâ’irler) de katıldığı bu fitne olaylarında yüzlerle insan öldürülmüş, camiler, evler, dükkânlar, çarşılar, türbeler yağmalanarak ateşe verilmiş, can ve mal güvenliği ortadan kalkmış, ulemadan bazıları mutaasıplar tarafından öldürülürken bazıları da saklanmak zorunda kalmıştır. Mezhepçi ve radikal grupların çıkardıkları bu fitne olayları bölgede asayişi, ülke ekonomisini zedelemekle kalmamış Büveyhîler devletinin iç dinamiklerini zayıflatarak rakipleri karşısında savunmasız duruma düşürmüş ve yaklaşık bir asır sonra hanedanlığında Irak’taki şubesinin çöküşüne yol açmıştır.