Bildiriler

Azerbaycan ve Anadolu Türklerinin Mezhepler Arası Yakınlaşma Kültürüne Katkısı Bakımından Maktael Edebiyatı Azerbaycan ve Anadolu Türklerinin Mezhepler Arası Yakınlaşma Kültürüne Katkısı Bakımından Maktael Edebiyatı

Elnura Elnura Azerbaycan İlahiyat Enstitüsü İlahiyat Fakültesi Dekanı Müəllif

Xülasə

Günümüzde İslam coğrafyasının önemli bir kısmında yaşanan ciddi sorunlardan biri mezhep çatışmasıdır. Tarih boyu Müslüman toplumlarda mezhepler arası ilişkilerde yaşanan gerilim, uluslararası politik gelişmeler doğrultusunda bazen karşılıklı tekfirden kıyımlarla sonuçlanan olaylara kadar yükselmiştir. Abbasî – Fatımî –Büveyhi – Selçuklu, Osmanlı – Safevî ilişkileri, Körfez Savaşı iştirakçılarının katılımıyla son otuz yılda Orta Doğu’da yaşananlar bunun örneklerindendir. Esasen, dinin sosyo-politik açıdan önem arz ettiği Orta çağın diğer din ve inanç toplumlarında da sık sık mezhepler arası çatışmalara rastlandığı bir gerçektir. Bununla birlikte, XXI. yüzyılın başlarında mezhebe dayalı çatışma ve karşıdurma hâlâ daha çok Müslüman toplumların gelişimini etkileyen en önemli sorunlardan biri olarak kalmakta ve uluslararası güçler tarafından körüklenerek kullanılmaktadır.
İslamın siyasî-itikadî yorumunu oluşturan mezhepler arasındaki ilişkilerin tarihin bütün dönemlerinde gergin ve düşmanca olduğunu ifade etmek, yanlış bir genelleme olur. Çoğu zaman fikrî düzeyde süren mezhepler arası anlaşmazlığa rağmen, özellikle Haçlı seferleri, I. Dünya Savaşı ve dış güçlere karşı birliğe ihtiyaç duyulan diğer savunma süreçlerinde, dini otoritelerin önderliğinde mezhepler arasında karşılıklı saygı ve yardım kültürü oluşturulmaya çalışılmıştır. Bu yapılırken, mezhepleri birleştirme çabasından ziyade, müşterek inanç esaslarının vurgulanması ve karşı tarafın değerlerine hakaret edilmemesi başlıca yöntem olarak uygulanmıştır. Mezheplerin kabul ettiği müşterek inançların vurgulanmasıyla birlikte, Hz. Peygamber’in ailesine hak ettiği sevgi ve ihtimam, “hülefayi-raşidin” başta olmak üzere ashabına karşı saygı gösterilmesi, hoşgörü ortamını oluşturan başlıca saikler arasında görülmüştür. Farklı mezheplerden Müslümanların bir arada yaşadığı Azerbaycan ve Anadolu’nun tarihî-dinî literatüründe kendine özgü yeri olan “Maktel-i Hüseyin” eserleri, mezhepler arası yakınlaşma kültürünün oluşturulmasının önemli araçlarından biri olmuştur. Bu eserlerde bir taraftan temel konu olarak Hz. Peygamber’in torunu Hz. Hüseyin’in Kerbelâ’da şehid edilmesi, mezhep farkı olmaksızın müslümanların ortak acısı olarak ele alınırken, diğer taraftan ilk halifeler başta olmak üzere, sahabîler hakkında olumlu yaklaşım sergilenmiştir. Aynı zamanda bir mezhebin mensubu tarafından yazılmış “maktel” eseri, diğer mezhep mensuplarınca da okunmuştur.
Bu araştırmada Azerbaycan ve Anadolu sahasında yazılmış manzum ve mensur “maktel” eserlerinin içerik analizi yapılarak, mezhepler arası yaklaşıma katkı sağlayan hususlar tespit edilecektir. Türkçe maktel sahasının bilinen ilk müellifi Yusuf-ı Meddâh’ın (Kastamonulu Şazi) (XIV. yy.) Maktel-i Hüseyin’i ve Türki halkları arasında bu sahanın en meşhuru olarak bilinen
Muhammed Füzuli’nin (ö. 1556) Hadîkatüs-süedâ’sı başta olmak üzere, Nişâtî’nin (XVI. yy.), Yahya b. Bahşi’nin (ö. 14991500), Lâmiî Çelebi’nin (ö. 1532), Hacı Nureddîn Efendi’nin (XVI. yy.), Câmî-i Rûmî’nin (XVI. yy.), Âşık Çelebî’nin (ö. 1572) ve Azerbaycan-Anadolu sahasına ait diğer yazarların maktel eserleri araştırmanın başlıca kaynaklarını oluşturacaktır.
Günümüzde İslam coğrafyasının önemli bir kısmında yaşanan ciddi sorunlardan biri mezhep çatışmasıdır. Tarih boyu Müslüman toplumlarda mezhepler arası ilişkilerde yaşanan gerilim, uluslararası politik gelişmeler doğrultusunda bazen karşılıklı tekfirden kıyımlarla sonuçlanan olaylara kadar yükselmiştir. Abbasî – Fatımî –Büveyhi – Selçuklu, Osmanlı – Safevî ilişkileri, Körfez Savaşı iştirakçılarının katılımıyla son otuz yılda Orta Doğu’da yaşananlar bunun örneklerindendir. Esasen, dinin sosyo-politik açıdan önem arz ettiği Orta çağın diğer din ve inanç toplumlarında da sık sık mezhepler arası çatışmalara rastlandığı bir gerçektir. Bununla birlikte, XXI. yüzyılın başlarında mezhebe dayalı çatışma ve karşıdurma hâlâ daha çok Müslüman toplumların gelişimini etkileyen en önemli sorunlardan biri olarak kalmakta ve uluslararası güçler tarafından körüklenerek kullanılmaktadır.
İslamın siyasî-itikadî yorumunu oluşturan mezhepler arasındaki ilişkilerin tarihin bütün dönemlerinde gergin ve düşmanca olduğunu ifade etmek, yanlış bir genelleme olur. Çoğu zaman fikrî düzeyde süren mezhepler arası anlaşmazlığa rağmen, özellikle Haçlı seferleri, I. Dünya Savaşı ve dış güçlere karşı birliğe ihtiyaç duyulan diğer savunma süreçlerinde, dini otoritelerin önderliğinde mezhepler arasında karşılıklı saygı ve yardım kültürü oluşturulmaya çalışılmıştır. Bu yapılırken, mezhepleri birleştirme çabasından ziyade, müşterek inanç esaslarının vurgulanması ve karşı tarafın değerlerine hakaret edilmemesi başlıca yöntem olarak uygulanmıştır. Mezheplerin kabul ettiği müşterek inançların vurgulanmasıyla birlikte, Hz. Peygamber’in ailesine hak ettiği sevgi ve ihtimam, “hülefayi-raşidin” başta olmak üzere ashabına karşı saygı gösterilmesi, hoşgörü ortamını oluşturan başlıca saikler arasında görülmüştür. Farklı mezheplerden Müslümanların bir arada yaşadığı Azerbaycan ve Anadolu’nun tarihî-dinî literatüründe kendine özgü yeri olan “Maktel-i Hüseyin” eserleri, mezhepler arası yakınlaşma kültürünün oluşturulmasının önemli araçlarından biri olmuştur. Bu eserlerde bir taraftan temel konu olarak Hz. Peygamber’in torunu Hz. Hüseyin’in Kerbelâ’da şehid edilmesi, mezhep farkı olmaksızın müslümanların ortak acısı olarak ele alınırken, diğer taraftan ilk halifeler başta olmak üzere, sahabîler hakkında olumlu yaklaşım sergilenmiştir. Aynı zamanda bir mezhebin mensubu tarafından yazılmış “maktel” eseri, diğer mezhep mensuplarınca da okunmuştur.
Bu araştırmada Azerbaycan ve Anadolu sahasında yazılmış manzum ve mensur “maktel” eserlerinin içerik analizi yapılarak, mezhepler arası yaklaşıma katkı sağlayan hususlar tespit edilecektir. Türkçe maktel sahasının bilinen ilk müellifi Yusuf-ı Meddâh’ın (Kastamonulu Şazi) (XIV. yy.) Maktel-i Hüseyin’i ve Türki halkları arasında bu sahanın en meşhuru olarak bilinen
Muhammed Füzuli’nin (ö. 1556) Hadîkatüs-süedâ’sı başta olmak üzere, Nişâtî’nin (XVI. yy.), Yahya b. Bahşi’nin (ö. 14991500), Lâmiî Çelebi’nin (ö. 1532), Hacı Nureddîn Efendi’nin (XVI. yy.), Câmî-i Rûmî’nin (XVI. yy.), Âşık Çelebî’nin (ö. 1572) ve Azerbaycan-Anadolu sahasına ait diğer yazarların maktel eserleri araştırmanın başlıca kaynaklarını oluşturacaktır.